5 Aralık 2010 Pazar

MÜŞAHEDAT VE AHMET MİTHAT’IN ROMANCILIĞI


Ahmet Mithat'ın "Müşahedat" adlı romanı 1890-1891 yıllarında Tercüman-ı Hakikat'te tefrika edilmiş, sonra kitap hâlinde basılmıştır. Ahmet Mithat Efendi, tezli bir roman olarak kaleme aldığı Müşahedât'ta çok ayrı bir roman tekniğini; hatta Batı romanında bile denenmemiş bir anlatım tarzını denemiştir. Romancı, olayları sadece birinci şahıs ağzıyla ifade etmekle kalmaz, bizzat kendisine, yazar ve gazeteci Ahmet Mithat Efendi olarak romanın kahramanları arasında yer verir. Avrupa romanından çok daha önce Ahmet Mithat Efendi'nin Müşahedât'ta kullandığı, ancak daha sonra romanımızda denenip geliştirilmemiş olan bu teknik, Tanzimat romanı için şaşırtıcı bir yeniliktir denilebilir.
Günlük yaşamın içinden seçtiği bir olayın peşinden giderek, bu olaydan nasıl bir roman meydana geldiğini okuyucuya gösterir. Müşahedat, masa başında yazılmış bir roman değildir. Roman, seçilen kahramanların hatıraları ve yazarın gördüklerinin bir araya getirilmesiyle, okuyucunun gözleri önünde yavaş yavaş meydana gelir.
Romanın tekniğinin en önemli taraflarından birisi de kahraman¬ların anlattığı hatıraların yazarın kalemiyle hikâye hâline gelmelerinden sonra bizzat kahramanları tarafından tashih edilmeleridir. Romandaki herkes kendilerine ve yakınlarına ait bölümleri kontrol eder ve olayların gerçekle uygunluğu açısından hikâyeye son şeklini verir. Bu yönüyle yaşanmış olayların anlatıldığı roman, gerçek yaşamla örtüşmektedir. Romanda yaşam öyküleri anlatılan kişiler (Siranuş, Agavni, Refet...) o dönemde yaşamış, günlük yaşamın içinden kişilerdir ve yazar bizzat bu kişilerle tanışmıştır. Roman, tema ve kurgu olarak natüralist karakter göstermektedir. Ahmet Mithat'ın bu romanı yazmaktaki asıl amacı da natüralist romana bir örnek vermektir. Bunu eserin Önsözünde açıklamıştır. Yazar, romandaki olay örgüsünün birçok yerinde roman kahramanı kadınları betimlerken natüralist akımının anlayışı doğrultusunda bir bilim adamı titizliğiyle gerçekçi portreler çizmiştir; "Esmer olanı yeteri kadar iriyarı, geniş omuzlu, kalın pazılı. Fakat yaş olarak yirmi yaşlarında genç bir kadındı. Gözleri normal ölçülerden oldukça iri olmasalar da, siyah üzüm gibi koyu kara olan siyah kısımları bütün göz evini kapladığından beyazına yer kalmamıştı."
Romandaki anlatıcı, roman kahramanlarından biri olan Ahmet Mithat Efendi ve roman kahramanlarıdır. Dolayısıyla roman, anlatıcı kahraman bakış açısı ile yazılmıştır.
Ahmet Mithat gerçekleri iyi ve kötüleri birlikte anlatma yanlısı olduğu İçin romanda kötülerin (Novart) ve iyilerin (Siranuş) yaşamlarını anlatmıştır. Dolayısıyla romandaki bazı kişilere kötü, bazı kişilere İse iyi işlevi yüklemiştir.
Genel anlamda edebiyatı halkı aydınlatmakta bir araç olarak gören Ahmet Mithat, bu anlayış doğrultusunda romanlarında halkın anlayacağı bir dil kullanmıştır. Çengi'de "Malumdur ki, bir hikâye yalnız seçkinler için yazılmaz, halk için de yazılır." diyerek eserlerini halkı da düşünerek kaleme aldığını açıkça söyler. Halk için yazılan bir metnin de dili sade olmalıdır.
Roman kahramanları Ahmet Mithat'a yaşadıklarını anlattığı için olaylar daha çok aile çevresinde geçmektedir. Aile içi ilişkiler, aşklar, ailelerin dağılışı, ailelerin birbiriyle olan ilişkileri romanın olay örgüsü içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Müşahedat, Ahmet Mithat'ın olayların akışını keserek bilgi ver¬memesi, kahramanların ve olayların gerçek olması İle yazarın diğer romanlarından ayrılır. Ahmet Mithat Efendi, kendisini roman kahramanlarından birisi olarak eserine almasıyla ve romanın yazılma işine roman kahramanlarını da kalmasıyla roman tekniğinde önemli bir yenilik yapmıştır. Ahmet Mithat Efendi'nin Müşahedât'la getirdiği asıl ve önemli yenilik, romanın yazılışını, romanın konusu haline getirmesidir.

Sonuç olarak Ahmet Mithat, halk romanları ve hikâyeleri değil, halk İçin hikâyeler ve romanlar yazan büyük bir yazardır.