5 Aralık 2010 Pazar

Şemsettin Sami (1850 - 1904)


Tanzimat edebiyatının üretken isimleri arasın¬da yer alan Şemsettin Sami, çok çeşitli türler¬de eser vermiştir. Gazetecilik ile başlayan ya¬zı hayatı, edebî tercüme, dergicilik, ansiklope¬dik neşriyat, dil ve sözlük çalışmaları ile de¬vam eder. Asıl şöhretini sözlük ve ansiklope¬dik yayın sahasında kazanan Şemsettin Sami, önde gelen dilcilerimizden biridir. Elli dört yıllık ömrüne çok sa¬yıda eser sığdırmıştır.
1881'den itibaren yazdığı yazılarda "Osmanlıca" ve "Çağa-
tayca" tabirlerini reddederek, bunların, hakikatte geniş bir coğ¬rafi sahaya yayılmış tek bir Türk dilinin birer şivesinden başka bir şey olmadığını ifade etmiştir. En doğru tabirin Osmanlıca yerine "Garp Türkçesi" ve Çağatayca için "Şark Türkçesi" de¬mek olacağını önemle belirtir. Bu görüşe uygun olarak meşhur lügatine "Kâmus-ı Türkî" adını vermiştir.
Türk dilinin Şemsettin Sami'yi en fazla meşgul eden meselesi edebiyat ve yazı dilimizin Arapça ve Farsça kelime ve kuralları¬nın hâkimiyetinden kurtulup, millî kimliğini kazanması davası olmuştur. Onun bu düşünceleri "Genç Kalemler" hareketin¬den önce atılan en önemli adımdır. Dilimizden çıkarılmasını is¬tediği, Türkçeleri mevcut bulunan ve konuşma dilinde kullanıl¬mayan kelimelerdir. Konuşma diline girmiş kelimeleri artık Türkçenin malı olmuş kabul etmiştir.
Dil ile birlikte edebiyatımız hakkında da aynı bakış açısıyla dü-şünceler ileri sürmüş, Türk edebiyatının başlangıcını Orta Asya dönemine götürmüştür. Orhun Âbideleri ve Kutadgu Bilig'i o dönemin diline ilk tercüme eden odur. Bunların okullarda oku¬tulmasını istemiştir. Edebiyat sahasında önceliği Halk edebiyatına vermiştir. Ayrıca Lâtin harflerinin kabulüne taraftar olmuş; bizde de başta Arapça ve Farsça olmak üzere çeşitli doğu dil¬lerini modern yöntemlerle okutacak bir kurumun gerekliliği üzerinde durmuştur. Çocuk kitaplarını başlı başına bir mesele olarak ele almış, edebiyatta yeniliğe taraftar olmuştur. Bütün bunların ötesinde Ahmet Mithat Efendi gibi, halkın eğitilmesini, bunun için sade bir dil ile her alanda yayın yapılmasını istemiş; bu yolda romanlar, piyesler kaleme almıştır. Şemsettin Sa¬mi'nin bütün yayın çalışmalarında bu eğitimci rolünü görmek mümkündür.
Şemsettin Sami, 1872-73 yıllarında ilk olarak Hadika gazetesin¬de tefrika edilen, ardından 1875'te kitap halinde basılan Taaş¬şuk-ı Talat ve Fıtnat isimli eseriyle bizde roman türünün ilk ör¬neklerinden birini vermiştir.
Ahmet Midhat'tan sonra, hikâye ve roman tarzını ilk dene¬yen Şemseddin Sami'dir. 1873 yılı başında fasikül hâlinde ya-yımlanmaya başlanan Taaşşuk-ı Tal'at ve Fıtnat adlı romanı, so¬nu faciayla biten romantik bir aşk macerasını anlatır. Devrin "Millî Roman" anlayışına da uygun olan bu eser, gerek teknik ve gerekse karakter analizleri bakımından, çok başarılı değildir. Ayrıca, yazarın eserdeki dil yanlışları dikkatlerden kaçmamak-tadır.
Bu romanda Tanzimat dönemi tiyatro ve romanında çok işle-
nen bir konu olan aile baskısıyla yapılan evliliklerin trajik bir sonla biteceği tezi işlenmiştir. Şemsettin Sami, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat'la hem Batılı anlamda yeni bir türün ilk örneklerinden birini vermiş, hem de gençlerin isteklerinin dikkate alınmadığı, baskının hâkim olduğu aile düzeninin bir eleştirisini yapmıştır. Roman, görücü usulü evlilik, birbirine denk olmayan kişilerin evliliğinin ne gibi sonuçlara yol açacağı, kadınların esareti gibi sosyal sorunların ironik bir üslûpla anlatıldığı romantik bir aşk serüveni etrafında odaklanmıştır.
Eser, Batılı romana özgü birtakım özelliklere sahip olsa da ge-nelde klâsik Doğu hikâye geleneğinin kısmen devamı sayılır. Yazarın amacı bir sanat eseri olarak roman yazmak değil, ahlâ-ka ve sosyal yaşantıya dair birçok ibreti ve öğüdü okuyucuya iletmektir.
Roman, yanlış düşünme ve davranış biçimlerinin eleştirisi ve bunlara karşı yeni değerlerin savunulması üzerine oturtulmuş-tur. Örneğin "üfürükçüye" karşı "hekim" ön plana çıkarılmıştır. Romanda ağırlıklı olarak görücü usulü evlilik anlayışının yanlış¬lığı üzerinde durulmuştur. Yazar, görücü usulü evlilik karşıtı dü¬şüncelerini romanda Saliha Hanım karakterinin ağzından verir. Romanda ayrıca, evlenecek kıza bu konuda söz hakkı tanınmamasının sakıncaları anlatılmaktadır.
Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat adlı eseri, geleneksel anlatım tarzından modern anlatım tarzına geçişin İlk örneklerindendir. Bu bakım¬dan her iki anlatım biçiminin de özelliklerini barın¬dırmaktadır. Bu eser, Doğulu toplumların iki ünlü hikâyesi "Leylâ ile Mecnun" ve "Kerem .ile Aslı" hikayeleriyle tematik açıdan benzerlikler'taşır. Ancak romanla bu iki eski hikâye arasında bazı fark¬lar görülmektedir. Bu farklar, romanın geleneksel anlatım teknik ve özelliklerinden batılı modern anlatıma geçişini de ortaya ko¬yan bir niteliktedir. Bunları ana hatlarıyla şöyle verebiliriz: Hikayelerdeki kişilerde ve olaylarda masal ve efsanelere özgü "olağanüstülük" unsuru egemendir. Duygular daha lirik, ve mistik niteliklidir. Âşıklar, aşkları uğruna uzun yolculuklara çı¬karlar, sevgililerine kavuşmak için büyük mesafeler kat ederler. Sosyal baskılar karşısında akılcı olmaktan çok, duygusal tepki gösterirler. Çevre ve mekân, duyguları dışa vurmada bir araç¬tır.
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanında ise, "gerçekçilik" unsuru daha belirgindir. Aşk duygusu olağanüstü abartılardan sıyrıla¬rak daha insanî bir hâle gelmiştir. Talat, sevgilisine kavuşmak için pratik çözümler üretmeye çalışır, sosyal çevre baskısına al¬dırmadan akıl yoluyla çözüm bulmaya gayret eder. Çevre ve mekân tasvirleri daha gerçekçidir. Yazar, dili kullanmada başa¬rısızdır. Akıcı olmayan, pürüzlü bir dili vardır. Yer yer dil bilgisi bozukluklarına rastlanmaktadır. Bunun da başlıca nedeni, ya¬zarın 21-22 yaşlarına kadar Türkçenin dışında Arnavutça, Fran¬sızca, Rumca, İtalyanca, Lâtince, Eski Yunanca gibi dillerde eğitim görmesidir. Ancak sonraki dönemlerde Türkçeyle daha fazla haşir neşir olduğundan dili kullanımını düzeltmiştir. Yazar, romanında kişileri kendi sosyal ve ekonomik konumlarına uy¬gun olarak konuşturur.
Yazar eserinin bir yerinde konuyu gerçek bir olaydan almış ol¬duğunu belirtir. Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, ilk olmanın kusurlarını taşır. Olayların gelişmesinde tesadüflere büyük yer veril¬miştir. Yazar eserde kendi kişiliğini gizlemez; ara sıra okuyucu¬lara seslenir, anlaşılmayacağını sandığı noktalar hakkında açık¬lamalarda bulunur. Üslubunda yer yer "meddah ağzı"na uygun söyleyişlere rastlanmaktadır. Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, dil ve söyleyiş bakımından kusurlu olduğu için büyük bir sanat değe¬ri taşımaz. Bununla birlikte, tiplerin canlandırılması ve kişilerin ken¬di ağız özelliklerine göre konuşturulması yönünden oldukça başarılıdır.
Metnin âna teması aşk ve toplumdaki yanlış anlayışlardır. Kız-ların eve kapatılması, düşünceleri alınmadan evlendirilmeleri ve bunun yol açtığı olumsuzluklardır. Bu tür yanlışlıklar toplum¬da yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam etmektedir Bu yönüy¬le tema, sosyal hayatın yanlışlarını dile getirmek üzerine kurul¬muştur. Bu yönüyle eser Tanzimat'ın roman anlayışını yansıtır.
Eserlerinden bazıları: Cep Kütüphanesi Serisi (Bu dizide dili sade, ucuz ve küçük hacimli 32 kitap çıkarmıştır.)
Roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat
Sözlük: Kâmus-ı Fransevî, Kâmus-ı Arabi, Kâmus-ı Türki (Türkçe sözlük)
Basılmamış eserleri: Kutadgu Bilig. Orhun Âbideleri